Fethullah Gülen'i Doğru Tanımalıyız - Hıristiyanlığın Truva Atı (Belgesel video)



Dinler arası diyalog ve Fethullah Gülen üzerine derinlemesine bir inceleme bu belgesel çalışmada.

Birinci Bölüm:






Dinler arası diyalog deyip bizi arkamızdan vuruyorlar (video)



Dikkat Misyoner Var!

fethullah gülen vaazları
fethullah gülen vaazları

Misyonerlerin, müslümanların inançlarını bozmak için takip ettikleri metodlardan bâzıları:

1 - "İslâm ibâdet dînidir, dünyâya âit meselelerle alâkadar olmaz" inancını yerleştirmek. İslâm dîni; îtikâd (inanç), ahlâk, ibâdet, muamelat, ukûbât müeyyidelerden müteşekkil bir bütündür. Böylece dînin sâdece ibâdet kısmı alınarak diğer kısımlarını yok saymak.

2- Gizli-âşikâr şu dört şeyi yaymak: İçki, kumar, zina ve domuz eti. Bu maksatla "insan müptelâ olmadıkça, hoş vakit geçirmek için, biraz kumar oynamanın ve sarhoş etmeyecek kadar içki içmenin herhangi bir mahzuru yoktur" derler.

Halbuki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır."

3- "Peygamberlerin İslâm'dan kastının, mutlak din olduğu, Hıristiyanlık, Yahudilik gibi dinlerin de ona ulaştıracağı" bozuk fikrini yerleştirmek. Cennete gitmek için, Allah'a inanmanın kâfî geleceğini; peygamberlere îmânın şart olmadığı fikrini yayarak peygamberleri ve husûsî ile bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ'yı (s.a.v.) devre dışı bırakmaya çalışmak.

4- Müslümanların inanç esaslarına bid'atler(İslama sonradan sokulan bozuk inanışlar) sokup, islâm'ı gericilik ve terör dîni olmakla itham etmek.

5- "Dînde zorlama yoktur" diyerek, bilhassa kadınlara, hürriyet sevdası aşılamak ve emr-i bi'l-mârûf, nehy-i ani'l-münker vazîfesini (iyiliği emredip kötülükten men etmek vazifesini) unutturmak.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Risale-i Nur Değerlendirmesi

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Risale-i Nur Değerlendirmesi


(S.5)
Mübarek dinimizin nurlu yolu, insanları gerçek îmana, tevhide götüren îslâm hidayeti Kur'ân-ı Kerim ve Peygamberimiz'in hadîs-i şerifleriyle tesbit ve tâyin edilmiştir. Buna rağmen bu aziz dinin, her asırda bazı aşırı cereyanlar ve Bâtınî hareketlerin tesiri altında gerçek îmana ve esaslarına uymayan alana itildiği de müşahade edilmiştir. İslâm tarihi Haricîlerin, Müşebbihenin, Batınîlerin, Hurufîlerin, imamet fikri ile ortaya çıkanların ve benzerlerinin din adına îslâma yaptıkları zararlar ile doludur.

Bu aşırı ve yıkıcı ceryanların bir kısmı hakikatte siyasî guruplaşma hareketlerini daha tesirli kılabilmek için dinî bir görünüşle ortaya çıkmış, bir kısmı da Kitab'ın ve Sünnet'in savunucuları olarak görünmüşler, fakat îslâmın tevhid akidesini başka yönlere tevcihe çalışmışlardır. Bütün bu cereyanlar arasında Ehl-i Sünnet âlimleri İslâm'ın doğru yolunu müdafaa babında çalışmışlar, sayılamayacak kadar çok eserler bırakmışlardır.

(S.6)
Bu durumda, selef âlimlerinin yaptığı tevcih hareketine uyarak manevi durumumuzun huzura kavuşmasında, İslâm'ın gerçek hüviyetinin gösterilmesini Diyanet İşleri Başkanlığı ön görmüştür. Bu yönden, İslâm'a ve onun tevhit görüşüne zarar veren, itidalini kaybetmiş cereyanların ve maddeci akımların, dinî esaslara uymayan durumlariyle dine karşı olan görüşlerinin efkârı umumiyeye arzını ve bu meselelerde Müslümanları uyarmayı vazife bilmiştir. Bu hususda Misyonerlik, Komünizm, Batınîlik, Biberîlik ele alınacak, esas hüviyetleriyle ortaya konacaktır.

Dikkat; Gerçek İsevilik Bozuldu ve Hıristiyanlığa Dönüştü, Sizi Aldatmasınlar!

Dikkat; Gerçek İsevilik Bozuldu ve Hıristiyanlığa Dönüştü, Sizi Aldatmasınlar!


ÎSEVÎLİK

Îsâ aleyhisselâmın getirdiği hak dîne verilen ad. Îsâ aleyhisselâma nisbetle Îsevîlik, yerleştiği yer olan Nasıra’ya nisbetle Nasrânîlik adı verilmiştir.

Allahü teâlâ insanlara, dünyâda ve âhirette kurtuluşa ermeleri için yol gösterici peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerden bir kısmı yeni bir din getirmiş bir kısmı ise bu dînin emir ve yasaklarını tebliğle vazifelendirilmiştir. Yeni bir din getiren peygamberlerden birisi de Mûsâ aleyhisselâmdır. Mûsâ aleyhisselâma Tevrat adında ilâhî kitap indirildi. Mûsevîlik dîninin esaslarını insanlara tebliğ etmesi emredildi. Mûsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilen peygamberler de Mûsevîlik dîninin emir ve yasaklarını insanlara tebliğ ettiler. Peygamberlere karşı çıkan ve hatta onları şehid eden İsrâiloğulları Tevrat’ı ve Mûsevîlik dînini değiştirdiler.

Allahü teâlâ Kudüs yakınındaki Nâsıra şehrine yerleşmiş olan Îsâ aleyhisselâma otuz yaşındayken peygamberlik emrini bildirdi. Îsâ aleyhisselâm insanların Allahü teâlâya inanmalarını ve O’nun emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmalarını istedi. İsrâiloğulları onun dâvetini kabul etmedikleri gibi O’na karşı çıktılar. Îsâ aleyhisselâm birçok mûcizeler gösterdi. Fakat O’na pek az kimse îmân etti. Kendisine îmân edenler arasından seçtiği havârî adı verilen on iki kişiden Allahü teâlâya îmân ve ibâdet edeceklerine dâir söz aldı.

Yeni Osmanlıcılık BOP demektir, Başımıza Kukla Halife Geçirecekler

Yeni Osmanlıcılık BOP demektir, Başımıza Kukla Halife Geçirecekler


Yepyeni Bir Osmanlıcılık

Osmanlı devletini Jöhn Türkler, Yeni Osmanlılar ile yıktılar. Tanzimat bir yenilik hareketiydi. Keza Birinci ve İkinci Meşrutiyet.

Şu günlerde yeni bir Osmanlıcılık çıktı. Laf olarak, slogan olarak... Bu Osmanlıcılığın Büyük Orta Doğu Projesi ile bağlantılı olduğunu sanıyorum.

Peki nerede çıkıyor, nereden geliyor bu Osmanlıcılık? Bizim içimizden mi çıkıyor, yoksa ithal malı mı?

Sakın bu yeni Osmanlıcılık Tel Aviv'de, Washington'da, diğer Siyonist ve Haçlı merkezlerinde imal edilip bizde pazarlanmasın?

Müslüman oldum, "Gerek Yoktu" dediler,bunlar Misyonerlik yapıyorlar

misyoner
misyoner

Rus Emine ve Bazı Müslümanlar,

Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya’ya giden ve şu anda Nijninograt şehrinde ticarethane işleten bir arkadaşımın ağzından.

Hadise, arkadaşımın Müslüman arkadaşıyla onun sonrada olan, 20-22 yaşlarında Emine ismindeki hanımıyla ilgili. Emine ismini, Peygamberimiz’in annesinin ismi olduğu için özellikle seçmiş. Emine’nin kocası Tataristan’ın Kazan şehrinden ve Moskova müftülüğüne bağlı Moskova (İslâmî) İlahiyat okulundan mezunmuş.

Arkadaşımın anlattıkları:

“Bu ilahiyat mezunu Rusyalı arkadaşım, bir gün bizim dükkâna geldi.
Yanında da bizim Müslüman hanımların kapandığı şekilde kapalı genç bir hanım vardı. Rusya’da o şekilde giyinen bir hanım yok gibidir. Öyle İslâmî bir kıyafetle görünce memnun oldum ve ayrıca ilgi ve hürmet
gösterdim.

Fettullah Gülen'in kefili CIA ajanı

Fettullah Gülen'in kefili CIA ajanı


Fettullah Gülen, ABD'den Yeşil Kart alabilmek için açıp, kaybettiği davada Rumi Forum'un başkanı Ali Yurtsever'in yardımı ile önemli isimlerden referans mektupları topladı.

Hürriyet Gazetesi'nden Razi Canikligil'in haberine göre Gülen'in ABD'de kalmasına yardımcı olmak için eski politikacılardan CIA ajanlarına kadar pek çok isim seferber oldu.

İşte Gülen'e yeşil kart için kefil olan o isimler:

Cesaretiniz var mı? Şu dinler arası diyaloğu ehline soralım?

Cesaretiniz var mı? Şu dinler arası diyaloğu ehline soralım?


Muhterem Diyalogçu kardeşime... Selamdan sonra... Bendeniz isim vererek hiçbir şahsı ve cemaati suçlamam. Tenkitlerim anonimdir. Yazılarımdaki suçlamaları üzerinize almış ve sorularımı, ithamlarımı cevaplandıracak yerde mukabil hücuma geçmişsiniz. Size tekrar çok açık ve seçik şekilde soruyorum:


Birinci soru: Bir tv kanalında bir Alman Diyalog programı yapıyor. Başlangıçta ekranda Sultanahmet Camii görünüyor. Onun arka planından bir haç yükseliyor yükseliyor, camiden büyük hale geliyor. Böyle bir şeyi İslam dini, Tevhid akidesi kabul eder mi? Bunun te'vili var mıdır? Lütfen samimi olunuz ve açık cevap veriniz.

İkinci soru: Mardin'de tarihi Kasımiye medresesinde Dinlerarası Diyalog (veya festival) yapılıyor. Çeşitli kiliselere mensup papazlar, patrikler... Diyanet'in bir müftüsü... Çanlar çılgınca çalınıyor, aynı zamanda Ezan'lar okunmaya başlıyor. Medresenin avlusunda bir havuz var, ortasında tahtadan derme çatma bir köprü yapılmış. Çanlar çalar, Ezan'lar okunurken papazlar ve müftü cenapları tantana ile oradan geçiyorlar. Rivayete göre o köprü Sırat köprüsünü temsil ediyormuş ve üç dinin mensupları oradan geçip Cennet'e giriyormuş... Böyle bir rezalet 1400 yıllık İslam tarihinde görülmüş müdür?

Fethullah Gülen Soruya Cevap Vermek Yerine Kaçmayı Tercih Etti... Gülen'e Şok Soru;

Fethullah Gülen Soruya Cevap Vermek Yerine Kaçmayı Tercih Etti... Gülen'e Şok Soru;


Kahvaltı ortamında gerçekleşen görüşmede Cüneyt Özdemir'in sorduğu şok edici soru Fethullah Gülen'i kahvaltı masasından kaçırdı. Ve bu soru görüşmeyi bitiren soru oldu.

Gülen ABD Pensilvanya’da yaşadığı 110 dönümlük göletli çiftliğinde, Türkiye’den dört gazeteci ile görüştü. Haber Türk gazetesi yazarı Serdar Turgut, CNN Türk Yayın Danışmanı Ferhat Boratav, 5N+1K programı yapımcısı Cüneyt Özdemir ile Zaman gazetesi yazarı Bejan Matur.

Kahvaltı ortamında gerçekleşen görüşmede Cüneyt Özdemir’in sorduğu şok edici soru Fethullah Gülen’i kahvaltı masasından kaçırdı. Ve bu soru görüşmeyi bitiren soru oldu.

Fethullah Gülen’in yaşadığı çiftlik daha önce Hiristiyan yaz kampı olarak kullanılıyormuş. Şimdi Fethullah Gülen cemaati kullanıyor..!

Time dergisinde Nisan 2010’da yayımlanan bir yazıda Fethullah Gülen’in ilk çalışanlarının da Hıristiyan misyonerler tarafından eğitildiği açıklanmıştı.

İşte o satırlar:

Papa, dünyadan iki kişiyi GİZLİ KARDİNAL TAYİN ETTİ

Papa, dünyadan iki kişiyi GİZLİ KARDİNAL TAYİN ETTİ


(....)

Ne demek bu beyler, ne demek? O Papa ki, bir taraftan dinlerarası hoşgörü turları atarken, diğer taraftan bizi içimizden vuruyor.

Nasıl vuruyor bakın: Hristiyan teoloji uzmanı Aytunç Altındal’ın açıkladığına göre Papa, 1998’de Fethullah Hoca’yla görüşmesinden sonraki günlerde, dünyadan iki kişiyi gizli kardinal tayin etti. Bu gizli kardinaller başka bir dinin mensuplarından seçildi.

Yapılan araştırmaya göre, bu gizli kardinallerden birisi İslam dünyasında “alim” olarak bilinen birisidir. Bu gizli kardinal, mensup olduğu dinin veya mezhebin batıl olduğunu, gerçek dinin Hıristiyanlığın Katolik yorumu olduğunu ilan eder ve bağlılarıyla birlikte bu dine geçer.

ALİ EREN
Gazeteci-Yazar

Dinler arası diyaloğu misyoner cemaati olarak yapıyoruz

Dinler arası diyaloğu misyoner cemaati olarak yapıyoruz


1964 yılında 2. Vatikan Konsilinde kurulan ‘Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası’nın 1973 yılında, sekreterlik görevine getirilen Pietro Rossano, Sekreterya’nın yayın organı Bulletin’deki bir yazısında şunu belirtiyordu:

“Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, Kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise’nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih’in sevgisini ve Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog, Kilise’nin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır.”

Pietro Rossano, ayrıca diyaloğun şartlar gereği ortaya çıktığını, İseviliği ilk yayan Havarilerin metodu olduğunu şöyle ifade etmektedir:
“Kilisenin henüz bulunmadığı yerlerde tesis edilmesi için yapılan bir faaliyet olarak anlaşılan misyon, artık diyalog olmadan başarıya ulaşamaz.”

1984 yılından beri “Hıristiyan Olmayanlar Sekreteryası”nın başkanlığını yapan Kardinal Francis Arinze ise, geçmişten bugüne gelinen noktayı anlatırken bunun Kilisenin bir misyonu olduğunu ifade etmektedir:

“Papa VI. Paul’ün vizyonu gerçekleşmektedir. Çünkü dinlerarası diyalog, Kilise misyonunun normal bir parçası olarak görülmektedir” (Bulletin, 59/XX – 2, 1985, 124).

İpin Ucu Kimin Elinde? Diyalog, Kukla Oynatılan Tiyatrodur.

İpin Ucu Kimin Elinde? Diyalog, Kukla Oynatılan Tiyatrodur.

Dinlerarası Diyalog, hakkında lehte, aleyhte çok şey yazıldı çizildi. Diyalogla yapılmak istenenlere herkes kendine göre bir yorum getirdi. Dinlerarası diyaloğu farklı bir açıdan yorumlayanlardan biri de Sayın Ali Eren’dir. Sayın Eren’in yorumu şöyle:
“İpin ucu başkalarının elinde; biz de Karagöz. Onlar yazmış, biz oynuyoruz: “Diyalog ve hoşgörü” oyunu… Adamlar taa 1965’te“Diyalog, misyonerliğin yeni bir tarzıdır” diyorlardı. Anadolu bizim elimizde olduğu için, “İçimiz yanıyor” diyorlar. “Mukades vatanımız, Müslüman Türklerin istilası altındadır” demekten de çekinmiyorlar. Bize bakışları bu… Daha ne desinler? “Anlayın artık” diye kafamıza tokmakla mı vursunlar?


***


Birkaç senedir bir diyalog ve hoşgörüdür, ısrarla sürdürülüyor. Buna birkaç gün önce de şanlıurfada devam edildi. Organizesini de Zaman gazetesi ve Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yapıyor. Şimdi, “Bunda şüphelenecek ne var? Organize eden zaten belli kimseler” derseniz, ben de size “Peki bunu başlatanın kim olduğunu biliyor musunuz?” diye sorarım. (Kim olduğunu aşağıda okuyacaksınız.) Hem de bir işi kimin yaptığına değil, yapılan işe bakmak gerekir.

Dinler Arası Diyalog Vatikan'ın Tuzağı...

Dinler Arası Diyalog Vatikan'ın Tuzağı...


Dinler arası diyalog ve misyonerlik araştırmalarıyla bilinen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Aydın, dinler arası diyalog oyununa karşı Müslümanlar'ın uyanık olmasını isteyerek,

"Dinlerarası diyaloğu ortaya çıkaran 2. Vatikan Konsili belgesinde İslâmiyet'e yer verilmiyor. Dinlerarası diyaloğun bizimle bir ilgisi yok" dedi.

Doç. Dr. Mahmut Aydın, Hıristiyanlar'ın, özellikle Katolik ve Protestanların 19. yüzyılda bütün dünyanın Hıristiyanlaşacağına inandığını, 19. yüzyıl bittiğinde hiç de öyle bir hedefe ulaşamadıklarını söyledi. Aydın, bunu gören Katolik Kilisesi'nin kendisine

"Biz nerede yanlış yaptık? Ekonomik güce rağmen neden Hıristiyanlığı yaygınlaştıramadık?"

sorularını sorduğunu ve bu soruların ardından dinlerarası diyaloğun doğduğunu kaydetti.

1962-1965 yılları arasında 2. Vatikan Konsili'nin düzenlendiğini, bu konsilden Müslümanlar ile ilgili olumlu bir karar çıkarma düşüncesi bulunmadığını ifade eden Aydın, "

Hadis Ayıklama Fırkası - Dinimiz içten yıkılmak isteniyor

Hadis Ayıklama Fırkası - Dinimiz içten yıkılmak isteniyor

Gelecekte ilm-i kelam alimleri yazacak, birkaç yıldan beri Türkiye'de "Hadis Ayıklama Fırkası" adını verebileceğimiz bozuk bir bid'at fırkası zuhur etmiştir.

Bu fırkanın ABD ve AB tarafından desteklendiğini sanıyorum.

Gayeleri şudur:

Resulullah'ın (salat ve selam olsun ona) on binlerce hadisini, yeni ölçülere ve kıstaslara (kriterlere) göre incelemek ve bunlardan istenilmeyenleri ayıklamak.

Bilindiği gibi Haçlı ve Siyonist dünya İslam'ın bazı inanç, hüküm ve değerlerinden son derece rahatsızdır ve bunların yürürlükten/tedavülden kaldırılmasını istemektedir.

Onlar neler istiyor:

1. Zinanın suç sayılmamasını istiyor.

Milyonlarca Müslümanın İmanları Tehlike Altındadır!

Milyonlarca Müslümanın İmanları Tehlike Altındadır! Vatikan Boş Durmuyor..
Fethullah Gülen eli ile Dinler Arası Diyalog maskesi altında kurulan tuzaklar devam ediyor..

İslam dininin sabiteleri (değişmez hükümleri ve değerleri) vardır. Bunlardan biri de İslam'ın değişmezliği prensibidir.

İslam'da reform, değişiklik, yenilik olmaz, yapılamaz. Böyle bir şey İslam'ı tahrif etmek demektir.

Siyonistler, Haçlılar, Kriptolar büyük paralar ve gayretler harcayarak İslam'da yenilik, reform, değişiklik yapılmasını istiyor.

Ortaya yeni hükümler, yeni değerler çıkartıyorlar.

Kur'ana, Sünnete ve on dört asırlık icma-i ümmete göre, Allah katında tek hak din İslam'dır. Onlar bunu değiştirmek ve yerine "Yahudilik ve Hıristiyanlık da haktır" hükmünü getirmek istiyorlar.

İslam, zuhurundan bu yana tek "İbrahimi dindir". Onlar bunu da değiştirmek, yerine "Üç ibrahimi din vardır" inancını ve hükmünü koymak istiyorlar.

Said-i Nursi'nin "Müslüman İseviler" iddiası ve kavramı bir TUZAKTIR...

Said-i Nursi'nin "Müslüman İseviler" iddiası ve kavramı bir TUZAKTIR...

Sual: (Hazret-i İsa, kıyamete yakın yeryüzüne inecek, teslis inancını kaldıracak, hakiki Hıristiyanlığı getirecek, Hıristiyanlıkla İslamiyet’i yaklaştıracak, böylece İsevi Müslümanlar ortaya çıkacaktır) deniyor. İsevi Müslüman olur mu? Yani ahir zamanda, iki dinli insanlar mı çıkacak?
CEVAP
Hayır, İsevi Müslüman veya Müslüman İsevi olamaz!

Sütlü idrar veya idrarlı süt denmez, ikisi de necistir. Bu ifade, Müşrik Müslüman veya Temiz necaset yahut Namuslu fahişe tabirine benziyor. Bunlardan biri kötü ise, ötekini de kötü eder. Biri necis ise veya kâfir ise ikisi de, aynı hükme girer.

Kâfirlik kelime oyunlarıyla gizlenmeye çalışılıyor. Süte idrar karıştırınca, bunu İdrarlı süt diye övmekle, İsevi Müslüman demek arasında ne fark vardır ki?

Kalbime Öyle Geldi ki, Bana Malum Oldu ki ve Said Nursi

Kalbime Öyle Geldi ki, Bana Malum Oldu ki ve Said Nursi


"Ben dahi risalelerde kalem oynatamıyorken" mealinde bir sözü kullanmış Said Nursi..

Ayrıca pek çok sözüne delil olarak da Ayet ve Hadisleri ve geçmiş Ehli Sünnet ulemasının eserlerini değil de "Kalbime öyle geldi ki" ve “kalbime ihtar edildi ki” şeklinde kelimeleri kullanmış.

Kalbe gelen ilhamlar şeytandan da olabilir, nefsi de olabilir.
Kalbe gelen ilhamlar da, görülen rüyalar da asla ilmi bir delil kabul edilemez.
Hiç bir gerçek alimin bunları delil diye açıkladığını, yazdığını göremezsiniz...

Yani, bir kişinin ilmi bir mesele hakkında "Ben rüyamda da şöyle gördüm" demesi veya "Kalbime de şöyle geldi" demesi hiç bir Müslümanı bağlamaz. Aklı selim hiç bir samimi Müslüman bu üslubu kullanarak açıklama yapanlara itibar etmez.

Elbetteki Allahü teala sevdiği kullarının kalbine ilham edebilir ve onlara rüya aleminde bir takım hakikatleri bildirebilir ama bu sadece o kişi için delildir. Böyle fazıl, salih kimseler dahi meseleleri izah ederken Kur'an ayetlerine ve Sahih hadislere dayanmalıdır.

Şu alemde her devirde bir tane olan "Kutbul aktab " denilen ve "Varisi Rasul" olan, peygamber varisi olan ulema, evliya zat dahi, her hangi bir ilmi meseleyi Kur'an ve Sünnetten delilleri ile açıklamak zorundadır ve bu zatlar 1400 küsür senedir hep böyle yapmışlardır. Hiç bir zaman rüyalarını ve kalbe gelen manaları, ilhamları delil olarak göstermemişlerdir.

Dinler Arası Diyalog Tuzağını Başlatan Said Nursi mi?

Dinler Arası Diyalog Tuzağını Başlatan Said Nursi mi?


Dinler Arası Diyalog Tuzağını Başlatan Said Nursi mi?

"Müslüman İseviler" tabiri Said Nursi'nin uydurduğu bir kelime oyunudur.

Şu anda yaşayan tek bir İSEVİ yani İsa peygamberin dinine tabi olan kişi yok ki bir de bunlar zamanımızda veya ileri de Müslüman İseviler olsunlar?

Varsayalım ki İsevilik bozulup Hristiyanlığa dönüşmedi ve aslı duruyor olsun.. Yine bunlar Müslüman bilinemezler çünkü İsa peygamberin getirdiği hak kitap olan İNCİL in hükmü kalktı. Herkes Kuran'a ve Peygamberimize tabi olmak zorunda.. Peygamberimiz ashabına "Vallahi Musa gökten aranıza inse de siz beni bırakıp ona tabi olsanız dalalete sapmış olursunuz" buyurmuştur.

Sonra Kuran'ı ve peygamberimizi kabul etmeyen bu Hıristiyanlar ola ki hidayet bulup Kuran'a tabi olduklarında da bunlara Müslüman İseviler değil sadece Müslüman denir. İlla başka bir dinden İslam’a döndüklerine işaret edecek bir kelime kullanılacaksa Hristiyanlıktan ihtida eden (hidayet bulan) Müslümanlar denir.. Muhtedi denir.. Tarih boyunca böyle dendi, hidayet bulup İslam’la şereflenenlere…

Misyonerlerin İtirafı

Misyonerlerin İtirafı


Vatikan ve Kiliseler Birliği adına "Dinlerarası Diyalog" fikrini ortaya atan misyonerler teşkilâtının lideri Louis Massıgnon'un Misyonerler Zirvesi nde yaptığı konuşma aynen şöyledir:

"Müslümanların her şeyini tahrip ile mahvettik. Dinleri, inançları, ahlâkları, dîne bağlılıkları ve insanî duyguları mahvoldu. Onların millî-mânevî değerlerini Batı medeniyeti potasında eriterek kendimize benzettik. İslâmiyet'ten uzaklaştırdık. İslamiyet'i öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur'ân-ı Kerîm öğrenmeyi suç ve geri cilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu hiçbir şeye tam olarak inanmıyorlar. Ehl-i sünnet îtikâdı başta gelen düşmanımızdır. Bu îtikâdı geçmişte sapık inançlara kanalıze ettik. Son yıllarda ise Müs lüman görünen bazı ilâhiyatçılarla, 14 asırlık dinlerini, itikatlarını, ibâdetlerini tartışır hâle getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük. Bun dan sonra siz misyonerlerin işi daha kolaylaştı. Maaş bağlayarak, vize va'di, yurtdışında iş imkânı hattâ fuhşu kullanarak Müslümanları Hıristiyan yapınız...

(M.Necati Özfatura- Türkiye Gazetesi)

Dinler Arası Diyalog Nedir?

Dinler Arası Diyalog Nedir?

İki asıra yakın zamandan beri Papalık, Misyonerlik faaliyetleri ile Hıristiyanlığı Ortadoğu’ya yaymaya, cahil Müslümanları Hıristiyanlaştırmaya çalışmaktadır. Fakat, Afrika ülkeleri gibi, dinden haberi olmayan sadece isimleri Müslüman olan ülkelerde başarı elde etmelerine rağmen, İslamiyetin aslına uygun bir şekilde bilindiği ve yaşan...dığı, Müslüman ülkelerde istedikleri neticeyi alamadılar. Bunun neticesinde, Misyonerlik faaliyetlerine destek verilmesi için Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü projesi gündeme geldi.

Bu çalışmaları yapan Konsil ilk defa 1962′de bu konuyu görüşmek için toplandı. Daha sonraki toplantılarla da misyonerlik faaliyetinin bir parçası olmak üzere “Diyaloğa”önem verilerek devam ettirilmesi kararlaştırıldı. II. Paul‘ün 1991 yılında ilan ettiği Redemptoris Missio (Kurtarıcı Misyon) isimli genelgesinde aynen şöyle diyordu:
“Dinlerarası diyalog, Kilise’nin bütün insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır… Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. “

"Hristiyanlarla konuşurken sizin kitabınız bozulmuş demeyeceksiniz "

Hristiyanlarla konuşurken sizin kitabınız bozulmuş demeyeceksiniz


Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın uğruna yanıp tutuştuğu diyalog toplantılarında hep komisyon başkanlığına getirilen ve
“Ben yurt dışına gittiğim zaman sık sık kiliselere gidiyorum; çok da lezzet ve zevk alıyorum” diyen 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Mehmet Aydın(sonra Diyanetten sorumlu Devlet Bakanlığı'da yapmıştır) , 98 Ekim’inde diyordu ki:

Papalık Konseyi misyonunun bir parçası; Fethullah Gülen

Papalık Konseyi misyonunun bir parçası; Fethullah Gülen


Fethullah Hoca’nın Papa’ya hitabına bakalım lütfen:
“Papa cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz.”
(10 Şubat 1998, Zaman)

Demek ki Dinlerarası Diyalog denilen çalışmayı kim başlatmış? Papa!

Ya İsa! Muhammed'e iman et !

Ya İsa! Muhammed'e iman et !


İmam Hakim'in Müstedrek'inde zikrettiği Abdullah ibni Abbas'dan rivayet olunan sahih hadis-i şerifte buyuruldu ki;

" Allahü Teala İsa aleyhisselama şöyle vahyetti:

"Ya İsa! Muhammed aleyhisselama iman et ve senin ümmetinden ona yetişenlerin de ona iman etmelerini emret.

Eğer Muhammed Mustafa olmasa idi, Adem'i yaratmazdım.

Eğer Muhammed Mustafa olmasa idi, Cennet ve Cehennemi yaratmazdım.

Arşımı su üzerinde yarattım, sarsıldı, üzerine "La ilahe illallah Muhammedün Rasülullah" yazdım da sükunet buldu"

İşte Said Nursi'nin Üstad Kabul Ettiklerinden Biri Daha; Ali Suavi... Alim mi? Ajan mı? Cahil mi? (Belgesel Video)


Ali Suavi...
Said Nursi'nin de "Üstadım" dediği bir kişi...
Kimine göre ilk Türkçü..
Kimine göre ilk Laiklik savunucusu...
Kimine göre Müçtehid...
Kimine göre İngiliz Ajanı ve fazla zeki bir şarlatan...

İngiltere adına hareket ederek Meşru padişah ve halife Sultan II. Abdülhamid Han'a darbe yapmak isterken 39 yaşında öldürüldü.
KİMDİ BU ALİ SUAVİ?
O'nu çözünce yakın tarihteki bir çok esrarı çözeceksiniz...

"Ey kulum! Yiyip içip şükür edecektin! Şimdi neden bu halde huzuruma geldin!"

"Ey kulum! Yiyip içip şükür edecektin! Şimdi neden bu halde huzuruma geldin!"


Risale-i Nur okuyup(ya da okumaya çalışıp) da karanlık kuyulara dalmamış, ruh sağlığını bozmamış birine rastlamak zor iş... Hele bir de üzerine Fethullah Gülen'in "Buhranlar Anaforunda İnsan" kitabını ve diğer benzerlerini okumuşsa tamam zaten..

Bir ömür bu kişiyi geri kazanmak, dünyada yeşilin, mavinin, güzelliklerin olduğunu gösterebilmek ve İslam'ın bunlara izin verdiğini anlatabilmek mümkün olmaz daha..

Müslüman olmak ve Müslümanca yaşamak için illa Sanattan, estetikten, bilimden-teknolojiden, maddi kuvvet ve refahtan, dünyanın güzide yeşilliklerinden ve maviliklerinden, mimari sanatından, insana meşru dairede saadet veren bunca dünyevi güzelliklerden, meşru dairede müzikten, edebiyattan, şiirden ve daha Allah ve Rasülünün izin verdiği nice güzelliklerden  uzaklaşarak,  saçma sapan ve ilim oldukları iddia edilen, her tarafı felsefe bataklığı olan buhranlara kapılmak ve Risale-i Nur'un size sunduğu bu karanlıklara dalmak zorunda değilsiniz...

Mahşerin Dört Atlısı (Said Nursi, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Ali Suavi) Safkan İngiliz Atları...

Mahşerin Dört Atlısı (Said Nursi, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Ali Suavi) Safkan İngiliz Atları...

SAİD NURSİ'NİN "ÜSTADIM" DEDİĞİ CEMALEDDİN AFGANİ 33. DERECEDEN BİR MASONDU...

1996 veya 97’de Aksaray Akgün Otel’de Risale-i Nur toplantısı yapılmıştı. Galiba Filistin’den gelen hatipdi; konuşması içinde “Said Nursi, üstadlarım Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Ali Süavi diyor” dedi. Konuşmaları anında tercüme eden Suat Yıldırım Hoca, hatibin bu cümlesini tercüme etmedi. Arkasından, Suriyeli Ramazan el Buti konuştu. İşe bakın ki, bir önceki hatibin söylediğini o da söylemesin mi… Suat Hocamız, Buti’nin o cümlesini de es geçti. Bendeniz, tercümede bazı yerleri niçin atladığını yazıp kâğıdı masaya bıraktım. Suat Hocamız cevap vermek mecburiyetinde kaldı ve “Efendim biz polemik olmasını istemiyoruz” dedi. Hoca kendine göre bu iki ismi yani Abduh ve Cemaleddin Afgani’yi Said Nursi’nin üstadı olarak göstermek istemiyordu. İyi de, Said Nursi kendisi bu isimleri vermekten çekinmemişse bize ne oluyor!..

16 Mart 2006 Perşembe
(Ali Eren, Vakit)

Cennet Mekan Sultan Abdülhamit Han, Cemaleddin Afgani için hatıratında şöyle demiştir.
"Bir de ortaya Cemaleddin Afgani adında bir şartlatan çıktı. Araştırdım ingilizlerin adamıydı"


Peki Cemaleddin Afgani kimdi? Bunu 50 yıldır kalemi ile İslama hizmet eden değerli gazeteci-yazar Mehmet Şevket Eygi'den okuyalım;



----

Camaleddin Afgani'nin iç yüzü

Dinler Arası Diyalog Bir Masaldır

Dinler Arası Diyalog Bir Masaldır

BİR Alman, büyük bir dinî cemaatin merkezi İstanbul’da bulunan tv’sinde dinlerarası diyalog programı yapıyor... Programın açılışı şöyle: Ekranda Sultanahmet Camii görünüyor bütün haşmetiyle... Kubbesinin ardından bir haç görünmeye başlıyor... Büyük bir haç... Haç yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor ve camiden büyük hale geliyor, cami haçın gölgesinde kalıyor...

Bendeniz bu fotoğrafı sütunumda basarak, ismini vermeyeceğim tv müdürlüğünden açıkça sordum: Böyle bir program yaptınız mı, yaptınız ise açıklaması nedir?
Cevap vermediler...

Kur’an’a, Sünnete, İcmâ-i ümmete uygun İslâm 14 asırdan beri orijinal şekliyle devam ediyor. Dinimizde, başka dinlerde olduğu gibi ana kaynakların kayb olması, esasların tahrif edilmesi (çarpıtılması) talihsizlikleri görülmemiştir. Sadece, Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi birtakım fırkalar zuhur etmiştir. Hadîs şudur:
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya (parçaya) ayrılacaktır. Bunlar, biri dışında cehennemliktir."

Şok!!! Fethullah Gülen'in kitabı çalıntı! Buhranlar Anaforunda İnsan Kitabı Şemsettin Günaltay'da aşırma...

Şok!!! Fethullah Gülen'in kitabı çalıntı!

"SÖZÜ hiç uzatmadan, kısaca ve apaçık söyleyeyim:

Hafta içerisinde Fethullah Gülen’in son kitaplarından birini, ‘Buhranlar Anaforunda İnsan’ı okumaya başladım ama daha ilk sahifeden itibaren ‘Ben bu cümleleri bir yerden hatırlıyorum’ dedim, düşündüm ve buldum: Fethullah Gülen’in makalelerden oluşan kitabının ilk kısmı, 1949’un 15 Ocak’ı ile 1950’nin 22 Mayıs’ı arasında başbakanlık yapan, İsmet Paşa’nın ve tek partili dönemin son başbakanı olan ve tarih, iláhiyat ve ahlák konularında çok sayıda eser veren bir zamanların çok önemli bir bilimadamının, Şemsettin Günaltay’ın 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türk toplumunun düşünce yapısını derinden etkileyen ‘Zulmetten Nura’ isimli gayet meşhur kitabı ile neredeyse kelime kelime aynıydı.

Fethullah Gülen, Şemsettin Günaltay’ın ilk baskısı 1915’te yapılan ve hálá da sık sık basılan kitabının‘Tanzimatçılık Devri ve Netáyici (sonuçları)’ başlıklı bölümünü günümüzün Türkçesi’ne uyarlamış, makalenin adını değiştirerek ‘Aydınlık Kapıya Doğru’ yapmış ve eseri bizzat yazmış gibi, kendi ismiyle yayınlamıştı. Ama yayın sırasında başka bazı değişiklikler de olmuş, meselá Günaltay’ın makalesinde geçen ‘Türk’ sözü, Gülen’de her nedense ‘mü’min’ halini alıvermişti.


Hilafet Kaldırılmadı mı? İngilizler Kaldırdıkları Hilafeti Geri Getirmek mi istiyorlar? (video)





Hilafet Müessesini bin bir türlü hile ve desise ile kaldıran devrin süper gücü İngiltere şimdi de tekrar geri getirmek mi istiyor?

Ortadoğu ve Asya yeniden yükseliyor ve Batı çöküşe geçiyorken, kendi tekellerinde tuttukları suni bir hilafet makamı ve halife ile girilen yeni çağda, Türkiye'yi İslam ülkelerini batı menfaatlerine şekillendiren bir ülke mi yapmak istiyorlar?

Yeniden bir büyük hile ile karşı karşıya mıyız?
Büyük Ortadoğu Projesi, Medeniyetler İttifakı, Dinler arası diyalog, Yeni Osmanlı, Kuzey Afrika Birliği ve diğer projelerin mimarları neden hilafeti getirmek ister?

Bu güne değin en çok tıklanılanlar